26 Ağustos Başkomutanlık Meydan Harbinin Önemi

     Büyük taarruz, yaklaşık 200 yıldan beri Türk ordusunun galibiyetiyle sonuçlanan ilk taarruz savaşıdır.

      İtilaf devletlerinin, tamamen esareti altına almak istediği Türk Milletinin, bölünmez bütünlüğü için her şeyini ortaya koyabileceğini anlamış olduğu büyük bir mücadeledir.

       Bundan tam 90 yıl önce 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü Gazi Mustafa Kemal ‘in emriyle sabah saat 5.30'da Kocatepe'de tüm topların gürlemesiyle Türk büyük taarruzu başlar. Türk Taarruz plânı çok kısaca şöyle özetlenebilir: Çok iyi tahkim edilmiş Afyon cephesini yararak sayıca ve silâhça daha üstün olan Yunan ordusunun İzmir'le bağlantısını kesmek ve sarıp yok etmek
Kuzeydeki büyük birlikler düşmana sezdirilmeden, sessizce Afyon karşısında toplanır. 24 Ağustos günü İstanbul ve dünya ile haberleşme kesilir ve sınırlar kapatılır. 25 Ağustos'ta taarruza katılacak bütün birlikler yerlerini alırlar. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taarruzu, yarma bölgesini bütünüyle gören Kocatepe'den yönetecektir .
Gece Ahır Dağı'nı aşmış olan Türk süvari kolordusu da Yunan cephesinin gerisine geçmiştir. Demir yolu ve telgraf bağlantılarını keser, çala kılıç Yunan birliklerinin arasına dalar. Ordu fırtına gibi esmektedir. Yunanlıların onca emek ve umutla tahkim ettikleri tepeler ard arda düşmeye başlar. O kadar güvenilen Yunan cephesi ertesi günü öğleye doğru yarılır. Birlikler sel gibi Afyon'un arkasındaki ovaya akarlar. Yunan ordusu bir vuruşta üçe bölünmüştür. Büyük bölüm eriye eriye, daha önceden tahkim edilmiş olan Dumlupınar hattına çekilmeye çalışır. Ama başaramaz.Yunan ordusunun çekilme yolu bir Türk tümeni tarafından kesilecektir. Plân amacına ulaşmış, Yunan ordusunun büyük bölümü 30 Ağustos günü Dumlupınar önünde sarılmıştır. Başkomutan bu son aşamayı ateş hattına kadar gelerek izlemiş ve gerekli emirleri vermiştir.


“BAP 8
Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi,
ne toprak kokusu vardır.
Gündüz güneşin,
gece yıldızların altında kayalardır.
Ve şimdi gece olduğu için
ve dünya karanlıkta daha bizim,
daha yakın,
daha küçük kaldığı için
ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten
evimize, aşkımıza ve kendimize dair
sesler geldiği için
kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını
seyrediyordu Kocatepe’den
dünyanın en yıldızlı karanlığını.
Düşman üç saatlik yerdedir
ve Hıdırlık-tepesi olmasa
Afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek.
Küzeydoğuda Güzelim-dağları
ve dağlarda tek tek
ateşler yanıyor.
Ovada Akarçay bir pırıltı halinde
ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde
şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var :
Akarçay belki bir akar su,
belki bir ırmak,
belki küçücük bir nehirdir.
Akarçay Dereboğazı’nda değirmenleri çevirip
ve kılçıksız yılan balıklarıyla
Yedişehitler kayasının gölgesine girip çıkar.
Ve kocaman çiçekleri eflâtun
kırmızı
beyaz
ve sapları bir, bir buçuk adam boyundaki
haşhaşların arasından akar.
Ve Afyon önünde
Altıgözler Köprüsü’nün altından
gündoğuya dönerek
ve Konya tren hattına rastlayıp yolda
Büyükçobanlar Köyü’nü solda
ve Kızılkilise’yi sağda bırakıp gider.”   (Nazım Hikmet)

Bazılarının hayal bile etmeye cesaret edemedikleri amaç, gerçek olmuştur. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu dirilişi sağlayan; sivil asker, kadın erkek, genç yaşlı bütün kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz..

***Tokat  Gerçek Haber

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahit Külebi Şiirinde Tokat ve Anadolu Motifleri-Hami Karslı

Bir Doğasever: FARUK SÜKAN

Unutulan Bir Katliam:Talkan ve Cürcan