Basın Özgürlüğü-Şahin Mengü
Biri bir ulusun özgürce yaşamasını, diğeri ise ulusu
oluşturan bireylerin veya onlar adına aslında bir kamu görevi yapan
gazetecilerin özgürce yazmalarını güvence altına alıyor.Aslında kamuoyu yanlış bir düşünceyle, aynen hâkim
teminatında olduğu gibi, basın özgürlüğünü
de sanki gazetecilere tanınmış bir imtiyaz gibi algılıyor.
Nasıl hâkim teminatı, yargılamanın taraflarının haklarını
güvence altına almak için ise, basın özgürlüğü de vatandaşın haber alma
özgürlüğünün teminat altına alınması için gereklidir..
Yıllarca biz basın özgürlüğünün, düşünce ve ifade
özgürlüğünün siyasal iktidarlar tarafından baskı altına alındığını söyleye
geldik.
Eğer bu ülkede sade kitap makale yazdıkları, bilimsel
görüşlerini açıkladıkları için, eline
silah değmemiş insanları zindanlara tıkabiliyorsak, bu ülkede basın
özgürlüğünden, düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsede bilmek mümkün değildir.
Basın özgürlüğü engellendiği zaman, halkın ülkede olup
bitenlerden haberdar olması engellenmektedir. Yani vatandaşlar gerçekleri
öğrenemediği zaman demokratik tercihlerini de doğru yapmaları engellenmektedir.
Basın özgürlüğü kısıtlandığı zaman, aslında haber alma hakkı
engellenen vatandaşımız hiç tepki verir mi? Vermez.
Bunca gazete TV basıldı arandı, kendi haber alma hakları
engellenen on binlerin o aranan binaların
önünde sessiz tepki toplantılarına tanık olduk mu? Hayır, mümkün mü?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.
Hâlbuki gerçekleri öğrenme hakkı elinden alınan vatandaşa
yılan dokunmaya başlamıştır bile.
Hayret edilecek bir olay yaşıyoruz Silivri cezaevinde
yüzlerce gazeteci, düşün adamı zindanlarda çürüyorlar, herkes kendi arkadaşı
için ağıt yakıyor, kendi arkadaşları tahliye olduktan sonra diğerleri
unutuluyor.
Kendi haber alma özgürlüğü sınırlanmasına rağmen buna tepki
vermeyen bir toplumun uygar olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bazı meslekler dikta rejimlerinde bile en iyi şekilde
yapılabilinir.Belki bu kişiler sadece çevresinde olup biten, hırsızlıklardan,
soysuzluklardan haberdar olamamanın sıkıntısını yaşayabilirler, ama kendi
mesleklerini en iyi şekilde yapabilirler.
Nitekim, totaliter ülkelerden ünlü birçok baletler,
balerinler, sinema, tiyatro, resim sanatçıları, sporcular, mühendisler,
doktorlar, bilim adamları çıkmıştır. Belki bir çırpıda bazılarının isimlerini bile sayabiliriz.
Ama böyle bir ülkede bir basın mensubunun mesleğini bizim
anladığımız şekilde yapabildiğini
söylemek mümkün müdür? Değildir.
Bunun için bir gazeteci, fikirlerine iştirak etsin veya
etmesin, düşünce bazında en sert tartışmalara girdiği karşıt fikirdeki
gazetecinin özgürlüğünü savunmak zorundadır. Bu gazetecilik etiğinin gereğidir.
Geçmiş yıllarda ART Televizyonu basılıp aranırken, CHP
Milletvekili olarak oraya gitmiş ve binanın önünde çekim yapan TV kameralarına
ve gazetecilere “Bugün burada bu olayın çekimini yapıyorsunuz, ama eğer buna
bugün tepki vermezseniz yarın sizin kurumlarınıza da aynı operasyon
yapılırken, sizi çekecek kimse de
olmayacak” demiştim.
Olaylar o kadar geliş tiki, Özgürlüğü savunması gereken
basın kendi kendini sansürleyerek, halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlar hale
geldi.
Aydınlı Gazetesi altmış bin tiraja sahiptir. Gerçek tirajı
yani bayi satış rakamı altmış bin olan Gazete, sabahları TV kanallarının
tamamına yakını tarafından görmezden geliniyor.
Bu siyasal iktidarın suçu değil, “acaba ne derler” kompleksinin dışa vurumudur.
Burada suçlu gazete patronları değil, kraldan çok kralcı
olan gazete yöneticileridir.
Ben hiçbir gazete
patronun telefon açıp ta, TV veya gazetece yöneticisine şu gazeteyi görmeyin,
buna atıf yapmayın dediğine inanmıyorum.
Sansürün en
tehlikelisi olan, basının kendi kendini sansür etmesi başladı.
Şahin Mengü/Avukat-Yazar-Chp eski Manisa milletvekili
.jpg)
Yorumlar
Yorum Gönder
Hakaret içeren ve düzgün Türkçe ile yazılmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.