Niksar Halkevi-Hami Karslı
Türkiye’nin birçok kentinde gerici eğitime karşı yoksul aile çocuklarına
eğitim veren Halkevleri, İstanbul’da 12 ilçede “Geleceği karanlığa bırakma,
çocuklara kucak aç” adıyla eğitim kampı düzenliyormuş.
Şimdiye
dek yaklaşık 700 öğrencinin eğitim aldığı yaz okulunda çocuklara üniversite
öğrencileri ve gönüllü öğretmenler tarafından ritim, matematik, evrim, satranç,
sinema, tiyatro ve felsefe dersleri veriliyormuş.
Bir
Halkevi ilgilisi, 4+4+4 eğitim sisteminin yürürlüğe girdiği bir dönemde
Halkevleri olarak alternatif (onun yerine geçecek başka bir seçenek) eğitim
programı uyguladıklarını anlatarak: “Gericiliğin ciddi anlamda örgütlendiği
mahallelerde halkın önüne çocuklarını Kuran kursuna yollamaktan başka seçenek
yok. Bu seçeneğe karşı aydınlanmacı seçeneği oluşturmaya çalışıyoruz” diyor.
*
Bilindiği
gibi, 1932 yılında, Atatürk’ün isteği ile kurulan ve ülkenin her tarafına
yayılan Halkevleri çok önemli kültür kurumlarıydı.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra halk eğitimiyle en çok uğraşan
kurumlar özellikle “Türk Ocakları” ve “Millet Mektepleri” olmuştu.
Türk
Ocakları “kitap ve dergi yayıncılığı, kütüphaneleri, dil ve edebiyat
çalışmaları, köycülük, kır gezileri ve sportif etkinlikleriyle” halk eğitiminde
önemli bir yere sahipti. 1929 yılında açılan Millet Mektepleri ise “halka yeni
harflerle okuma-yazma öğretmek amacıyla kurulmuş, yeni harfler yaygınlaşıp,
okuma-yazma öğrenenler belli bir düzeye yükselince” kapanmışlardı.
Halkevlerinin açılmasının, siyasi ve kültürel olmak üzere iki nedeni
vardı:
Siyasi
neden, Türk Ocakları’nın gitgide Turancı görüşlerle devletin dış politikasına
zarar vermeleriydi.
Örneğin;
Türk Ocakları merkez binasının mimarı Arif Hikmet Koyunluoğlu’nun belirttiğine
göre Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilof’un Atatürk’e “Paşam, biz sizinle dostuz.
Kurtuluş Savaşı’nda bu dostluğu ispatladık. Para, silah yardımı yaptık. Ancak
Türk Ocağı’nda dostluğa yakışmayan bazı olaylar oluyor. Burada Türkistan’ı
alacağız, Azerbaycan’daki Türkleri kurtaracağız diye konferanslar veriliyor. Bu
dostluğa yakışmaz, bunun önlenmesini istiyoruz” şeklinde eleştiride bulunmuştu.
Kültürel
neden ise, Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan devrimlerin halka tam olarak
anlatılıp, mal edilmesi düşüncesidir.
19 Şubat
1932 tarihinde kurulan Halkevleri, 11 Ağustos 1951’de, Demokrat Parti
tarafından kapatılmış, binalarına, tüm mal varlıklarına el konularak hazineye
devredilmiştir.
19 yıllık
bu dönemde Halkevleri 478 şube ve 4322 halkodası ile 10 milyon 73 bin 153
kişinin okuma-yazma öğrendiği, Cumhuriyet devrimlerinin halka anlatılarak
halkın aydınlatıldığı bir adres olmuştur.
*
Niksar
Halkevi 23 Şubat 1936’da (1), “yıllığı 100 lira icarla bir bina bulunarak”
açılmıştır.
Halkevleri
çalışmalarını, kurulan 9 şube ile yürütüyordu. Bu şubeler, dil, edebiyat,
tarih; güzel sanatlar; temsil; spor; sosyal yardım; halk dershaneleri ve
kurslar; kütüphane ve neşriyat; köycülük; müze ve sergi şubesi adlarını
taşıyordu. Her şubenin kendi içinde bir başkanı ve örgütlenmesi vardı.
Halkevi
başkanı Mustafa Özden’di. (2)
Kuruluşundan itibaren ilk 8 aylık
çalışma raporuna baktığımızda, Niksar Halkevi’nin ne denli hızlı çalıştığını ve
ne denli büyük işler başardığını görürüz.
O
günlerden bugüne kalan en önemli belge, Niksar Halkevi Kütüphane ve Neşriyat Şubesi’nin
ilk sayısını 1936 Ağustos’unda çıkardığı ve 6 sayı devam eden Ülker
Dergisi’dir.
Dergi’nin
yazı işleri müdürü Doktor Aziz Ülker’dir.(3) Aziz Bey aynı zamanda Halkevi’nin
Sosyal Yardım Kolu başkanıdır. (Hep, dergiye verilen Ülker adı, Aziz Bey’in
soyadından mı kaynaklanıyor, diye düşünmüşümdür. H.K.)
Ülker
Dergisi’nin 4. sayısında Necati Elgin imzasıyla yayımlanan ilk 8 aylık çalışma
raporunda:
1- Halkevinde
çeşitli konulara ait –özellikle Türk devrimiyle ilgili- 16 konferans
verildiğini, bu konferanslara 1900 yurttaşın katıldığını;
2- Başkanı Turgut
Baykal olan Ar kolunun (Güzel sanatlar), ulusal şarkılar söylenen 5 müzik
gecesi düzenlediği, Şair Emrah için ayrıca bir gece düzenlenerek, şairin
şiirlerinin okunduğu, edinilen bir piyano ile keman eşliğinde konserler
verilmek için hazırlık yapıldığını, Gösterit (temsil) kolunun sahne
perdelerinin Turgut Baykal tarafından yapıldığını;
3- Başkanı Kadir
Karslı olan Gösterit kolu’nun sekiz ay içerisinde Mavi Yıldırım, Kozanoğlu,
Himmetinoğlu, Canavar adlı 4 oyun sahnelediğini; (Bunlardan ikisinin halka
parasız, diğer ikisinin de kente gelen göçmenlere yardım amaçlı
sergilendiğini;)
4- Spor kolunun
Niksar’ın gençlerini Halkevi’nde toplayarak ‘spor teknikleri’ üzerine eğitim
verdiğini; Niksar İdman Yurdu ile işbirliği yaparak, tanışmak, kaynaşmak
amacıyla Ünye Sporcularını Niksar’a davet ettiklerini ve bir maç yaparak
berabere kaldıklarını, Tokat’a gidilerek federasyona bağlı kulüplerle
karşılaşmalar yapıldığını ve mıntıka ikinciliği kazanıldığını;
5- Başkanlığını
Dr. Aziz Ülker’in yaptığı Sosyal Yardım kolunun, ilçemize gelen göçmenlerle(4)
ilgili olarak toplantılar yaptığını, onlar için ev araç gereçleri temin
edildiğini, parasal destek sağlandığı ve bir ay boyunca onlara sıcak yemek
verildiğini;
6- Halk
Dershaneleri ve Kurslar kolunun biri cezaevinde, diğer ikisi de okullarda olmak
üzere, yetişkin kadın ve erkeklere halk dershaneleri açarak bunların tüm
gereksinimlerini karşıladığını;
7- Kütüphane ve
neşriyat kolunun ilk 8 ayda 500 kitaplık bir kütüphane kurduğunu, bunun halka
açıldığını, ayrıca aylık, 8 sayfalık ‘Ülker’ isimli bir dergi çıkardığını;
8- Köycülük
kolunun, köylülerin kasabadaki işlerini takip etmek üzere iki kişiyi görevlendirdiğini,
Cumhuriyet Bayramı’nda onlar için özel bir gece düzenlendiğini, onlara devrimle
ilgili konuşmalar yapıldığını, ‘tütüncülük’ hakkında ayrıca bir konferans
verildiğini öğreniyoruz.
Niksar Halkevi bu çalışmalarının dışında, yerli mallarından oluşan
bir piyango düzenleyerek elde ettiği geliri yoksullara dağıtmıştır.
Ayrıca Tokat Ortaokulu’nda iki Niksarlı yoksul çocuk
okutularak 80’er lira olan pansiyon ücretleri ve giyim-kuşam, ders araç ve
gereçleri karşılanmıştır.
Çalışma raporundan öğrendiğimize göre, Niksar Halkevi 6
lambalı ve gramofonlu bir radyo getirerek halkın bu yoldaki ihtiyacına da cevap
vermiştir.
Bütün
bunlar yapılırken Niksar İlçebay’ı (Kaymakamı) Pertev Balmumcuoğlu ve CHP İlçe
Başkanı Şükrü Turan Halkevine yardımcı olmuşlardır.
Niksar Halkevi’nden bir başka yazıda tekrar söz edeceğim.
D i p n o t l a r:
(1)Bu tarih, temeli ‘Jülyen Takvimi’ olan Rumi takvim
tarihidir. Mali takvim de denilir. Miladî takvime göre 13 gün geriden gelir.
Yılın başlangıç ayı mart’tır. Ekim ayına teşrîn-i evvel, kasım’a teşrîn-i sâni,
aralık’a kânûn-u evvel, ocak’a kânûn-u sâni denilir. Şubat Rumî takvimin son
ayıdır.
(2) Mustafa Özden, Mukayyitler’den Sabri Özden’in büyük
oğludur. Kepçeli Çeşmesi’nin karşısında
hırdavat dükkânı bulunan Sabri Özden’in iki oğlu vardır. Küçük oğlu Selahattin
Özden müteahhitlik yapan bir inşaat mühendisidir. Çok kısa evli kaldığı ilk eşi
Dr. Hüsamettin Alpar’ın kız kardeşi Türkân Hanımdır. İkinci eşi ise Rize Çayeli
Kız Sanat Enstitüsü Öğretmeni Keriman Hanım’dır. Bu evliliğinden üç çocuğu
olmuştur. Bugünkü Niksar Evi’nin yeri
Sabri Özden’e aitti. Selahattin Bey buraya ağabeyi Mustafa Özden için yeni bir
ev yapmıştı. Niksar Evi bu evdir. Mustafa Özden Niksar Halkevi’nin ilk başkanıdır. Eşinin adı Saliha’dır. Niksar’da CHP İlçe
Başkanlığı yapmış 1947’de ayrılınca CHP İlçe Başkanı Kadir Karslı olmuştur.
Mustafa Özden’in Yaşar ve Müşerref isimli iki kızı vardı. Yaşar, Necmettin
Özbay’la, Müşerref ise Salih Saraç’la evlenmiştir.
(3)Dr. Aziz Ülker, Niksar’a gelen ilk sivil doktordur.
Seferberlik günleri öncesi ve sonrası Niksar’da hastane olarak kullanılan bazı
evlere askerî doktorlar gelmişler ama uzun süreli kalmamışlardır. Aziz Bey’in
halk arasındaki lakabı “Deli Doktor” dur. Niksar’a geliş yılı muhtemelen
1933’tür.
(4)Cumhuriyet döneminin en önemli ve en yoğun göç hareketi
1922 yılında imzalanan Lozan Anlaşması hükümleri uyarınca gerçekleştirilen
Türk-Yunan halkları değişimidir. Bu
değişim sonucu 100 bin Türkiyeli Rum Yunanistan’a gitmiş, yaklaşık 100 bin
aileye mensup 400 bin Türk de Anadolu’ya göç etmiştir. Yunanistan ve Balkanlardan gelen göçmenlerin
malları ve yerleştirilmelerine ilişkin olarak çıkartılmış olan kanunlar doğrultusunda, “Mübadil” olarak tanımlanan göçmenler
Anadolu’dan Yunanistan’a gönderilen Rumların bıraktıkları evlere,
ticarethanelere ve topraklara mesleklerine göre yerleştirilmişlerdir. Bu göç hareketi 1949 yılına kadar devam
etmiştir.
Hami Karslı-Eğitimci Yazar
Yorumlar
Yorum Gönder
Hakaret içeren ve düzgün Türkçe ile yazılmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.