Eğitimde Çıkmaz Yol Yüzkarası 4+4+4/ Mehmet Halil Arık-Emekli Eğitimci



 
Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatır veya kölelik ve yoksulluğa terk eder." (K.Atatürk)



Eğitimin toplumsal işlevinin bundan daha özlü bir tanımı yapıla bilir mi?
Özgürlükçü toplumlarla, sömürüyü esas alan köleci toplumlar arasında asırlardır süren savaş; özünde eğitim üzerinden sürdürülen özgürleştirme ve köleleştirme savaşıdır!..
Eğer bir toplum, onurlu, hür, bağımsız, mutlu ve eşitlikçi bir toplum olacaksa; köleliğe mahkum edilme savaşını mutlak kazanmak zorundadır.
Milletçe; hür ve bağımsız bir yaşam için, genç dimağların, paslandırıcı, uyuşturucu ve dogmatik, ezberci, anlamsız, safsatik bilgilerden kurtarması ilk şarttır!..
Bu önkoşulu göz ardı eden, eğitim sistemlerinin hakim kılındığı toplumlar; köledir, çağdaşlıktan uzaktır; biat ve itaatin esiridirler.
Böylesi toplumlarda, demokrasiden, adaletten, insani erdemlerden, fikri ve vicdani özgürlüklerden söz edilemez!..
İşte bu gün; halkımız, karanlık-aydınlık; yada; özgürlük-kölelik seçiminde kötüleri seçme zorunluluğunu dayatan bir eğitim sistemi ile karşı karşıya bırakılmıştır!.. “Eğitimde devrim” diye takdim edilen, bilimsellikten, pedagojik yaklaşımlardan uzak, insani özellikleri yok sayan, çocuğu çamurdan bir oyuncak gibi şekillendirmeyi amaçlayan, karanlık 4+4+4 eğitim yasası işte tam da budur!..

Osmanlı’nın “Devşirme” yöntemiyle, saraya eleman yetiştirme uygulamasının günümüzdeki versiyonudur 4+4+4 yasası; başka bir şey değil!..
Saray özlemi duyanların; kendilerini son Osmanlı Sultanı olarak karşılatanların niyetlerinin arka planında, sormayan sorgulamayan, kininin esiri bir biat ve sadakat ehli yetiştirmek!..
**********
Her ülkenin tarihinde, ihanet yasaları ile karşı karşıya bırakıldığı kara günler vardır Önemli olan; bu yasaların halk üzerinde, açacağı derin yaraların zaman içinde tedavi edilebilmesidir..
Ülkemiz de yaşadı daha beterlerini. İşgaller gördü. İhanetler yaşadı. Acılar çekti. Amansız bir kurtuluş savaşıyla bedeller ödeyerek o karanlık emellerin hepsini boşa çıkarmasını, alt etmesini bildi…
**********
Bu gün yine ülkemiz, halkın yararına olmayan, karanlık dayatmalarla karşı karşıya!.. Hukuk adına çiğnenen hukuk; çağdaşlık adına dayatılan ortaçağ, özgürlük adına çöreklenen irtica…


Onyılda on beş milyon yaratılmış gençliğin” ve “demirağlarla örülen anayurdun” inkarını öngören, kurtuluş savaşını yok sayan, nankörlük düzeni…
Ne acıdır ki; bunca olumsuzlukları meşru kılan “milli irade(!)” 4+4+4 yasası ile, geleceğin karanlıklarına kapıları açık tutmak adına son noktayı koydu.

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarma takiyyesi dahil; bu yasanın hiçbir maddesi, içeriği, uygulamalardan beklenen sonuçlar açısından; ülke yararına, millet çıkarına değildir. Hiçbir yasa ülkenin geleceğini böylesine karartamazdı!.. Hiçbir toplum kendisini köleliğe mahkum edecek bir sistemi başına bela edemezdi…
Mecliste bile; yeterince tartışılmadan, dayatmalarla yasalaştırılması, acilen onaylanması; hemen uygulamaya sokulması iyi olmayan niyetin tam ve doğrudan tescili değilse nedir!?..!..
Eğitim bir süreçtir... Belirsizliğe ve kaosa gelemez!..Nesnesi insandır çünkü.
Oysa bu yasa, uygulama yaşıyla, pedagojik hatalarıyla, ön hazırlıksız hemen uygulamaya sokulmasıyla, sayılabilecek yüzlerce olumsuzluklarıyla tam bir kaoslar yasasıdır… Kaosa sürükleyen süreçler, ülkelerin başına bela olurlar… Hele hatalı eğitimin belası en az 10 yıl sonra verir meyvesini… Çünkü eğitim, uzun vadeli bir yatırımdır. Kaoslara neden olanları da tarih ak sayfalarına yazmaz. Yazmaz ama, bu arada heder edeilen nesillerin hesabını kim verir!?...
Ne 12 Mart’ta, ne 12 Eylül’de, ülke bu denli bir kaos ve belirsizlikler ortamına sürüklenmemişti…
12 Eylül döneminin bile dayatmaları bu kadar aceleye getirilmemişti…
Bu yasasının asli amacının; 28 Şubat’tan intikam almak olmadığını; halk da biliyor; ecüc-mecücler de!..
Asıl hedef; eğitimi tekleştirip; dogmalardan, irticadan kurtaran ve eğitimi milli kılan (Tevhid-i Tedrisat) yasası üzerinden Atatürk!... Atatürk ne diyordu;
"İki türlü terbiye ve öğretim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu birliği, fikir birliği ve dayanışma amaçlarını toptan, yok eder."
Bu pencereden bakıldığında net olarak anlaşılır 4+4+4 dayatma yasasının, bu ülkede asıl neyi yok etmeye çalıştığı!...!..
Öyle ya!...Yakışır mıydı; BOP Eşbaşkanlığının yürütüldüğü bir ülkede, duygu birliği, fikir birliği, köleliği reddeden, dayanışmayı amaçlayan, çağdaş, ulusalcı eğitim!?...
*************
Milli sıfatlı iki kurum (eğitim, ordu). Birisi, ülkenin aydınlığının, diğeri güvenliğinin teminatı!.. Sevr artıkları; ikisinin de düşürüldüğü durumdan memnun.
Hiçbir devlet; hiçbir hükümet; geleceğin teminatı çocuklarına ana-babalarına, halkına eğitim üzerinden, böylesi bir zulmü reva göremez!..Ya görürse!? Ya görmüşse!?..
Yasaya karşı çıkanlara PKK’lı olma sıfatını uygun bulup; böylesi bir eğitimi çocuklara ve onların velilerine reva gören Bakan’a hangi sıfat uygun düşer ki!?..
İyi bakın gözlerinin içine Milli Eğitim Bakanının; Baygın mı; üzgün mü; süsgün mü; suçlu mu; mazlum mu!?..
Atatürk Osmanlı eğitiminin son dönemleri için ta 1923'de; "Her Maarif, Vekilinin kendi programı vardı. Memleketin maarifînde keyfi programların uygulanması yüzünden öğretim berbat bir hale gelmiştir." Teşhisini koymuştu.
O gün Osmanlı’da; eğitimi berbat hale getiren zihniyetin bugünkünden farkı nedir!?..
Son üç bakanın yaptıkları tam da bunun özeti değil mi!?..Bozuk eğitimi daha bozmak!
Milli Eğitimin en tepesindeki kişi bilmelidir ki; Eğitim hata kaldırmaz!..
Bir köprü inşaatı değildir ki eğitim; yıkıp yeniden yapasın… Öğesi insandır!.. 

SONUÇ: Eğitim laik olmadıkça; ulusal olmadıkça; karma olmadıkça; bilimsel olmadıkça; uygulamalı olmadıkça; çağdaş olmadıkça, fırsat eşitliği sağlanmadıkça; eğitimin karadulları, daha çok söz sahibi olur ülkenin kaderinde!..
Ya koşullar sağlanır ve toplum, hür bağımsız şanlı olur; ya da kindar ve dindar nesil yetiştirme mezbeleleğinde çırpınır durur ülke!.. Ve köleliğe mahkum edilir halk!...
Sorumlular; göze aldığı duruma göre tarihin vereceği kararı peşinen kabul etmiş sayılsalar bile, heder olan nesillerin, verilmeyen hesap hanesi boş kalacaktır!.

        08. 09. 2012
**Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahit Külebi Şiirinde Tokat ve Anadolu Motifleri-Hami Karslı

Bir Doğasever: FARUK SÜKAN

Unutulan Bir Katliam:Talkan ve Cürcan