Eyleme Geçen Cehalet
Hem Nobel hem de Oscar ödüllü İrlandalı oyun yazarı Bernard
Shaw da, “ Hareket halindeki cehaletten daha korkunç hiçbir güç yoktur” der.
Arapça bir ad olan “cehalet” sözcüğünün Türkçe karşılığı,
“bilmezlik, bilgisizlik, bilisizlik” tir.
Kuşkusuz ki, bir insan her şeyi bilemez.
En önemli bilgi, insanın “bilmediğini bilmesi” dir.Bu aynı zamanda o insanı “erdemli” kılan bilgidir.
Sokrates, “Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir” der.“Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir” sözü de Sokrates’e
aittir.
Bilmediğini bilen, bilgi edinmek için çaba harcar.Ya, her şeyi bildiğini zanneden, bilmediğini bilmeyen insana
ne demeli?
Bunun yanıtını ise: “Kör cehalet çirkefleştirir insanları!”
diyerek Mevlana veriyor.
*
Her gün çevremizde gördüğümüz, gazetelerde okuduğumuz,
televizyonda izlediğimiz öyle olaylar var ki insan “Pes, bu kadar da olmaz!”
diyor.
Kişinin cehaletinin sadece kendisine zarar verdiği
trajikomik olayları çok önemsemiyorum.
Örneğin, Kayseri’de bir benzin istasyonunda, arabasının
deposunun tam dolup dolmadığını, karanlıkta yaktığı çakmakla kontrol eden
vatandaşın, parlayan benzinle yanması;
Karabük’te demir çelik haddehanesinde çalışan bir isçinin,
600 tonluk preslerin arasından emekleyerek geçip, 2.450 derecedeki fırında
sigarasını yakmak isterken feci şekilde yaşamını kaybetmesi;
İstanbul Sultanbeyli’de yuttuğu sineği öldürmek için ağzına
shelltox sıkan birisinin, zehirlenerek kendisinin de ölmesi;
Erzurum’da, bir berberin, masaj amacıyla müşterisinin
kafasını sağa sola çevirirken boynunu kırması;
Giresun’da diş ağrısından kurtulmak isteyen vatandaşın,
çenesine kurşun sıkıp, beynini dağıtması gibi yüzlerce örneğini gördüğümüz
bilgisizlikten kaynaklanan olaylar, sadece kişinin kendisini etkilediği için
–üzücü olmasına karşın- bireyseldir.
Bazı bireysel cehalet örnekleri ise sadece gülünçtür:
“Bu taraf bitti” diye CD’yi arkasına çeviren ve sonra da “CD
çalar çalışmıyor” diye şikâyet eden nineye veya lisede edebiyat kitabından bir
metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo’ya “Beşinci Hugo” diyen öğrenciye
cehaletlerinden dolayı güleriz o kadar.
Ama AIDS’in açılımını (A)llah’a (İ)syan eden (D)eyyusların (S)onu diye
açıklayan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninin bu tavrı düşündürücüdür.
*
Gülistan’ın yazarı Sadi Şirazî, bilgisiz insanı “savaş
davulu” na benzetir ve “sesi çok, içi
boştur” der.
Cahil insan, etrafında olup biten olayların özünü
kavrayamaz. İlim ve bilime karşı çıkar. Bu onun davranışlarına, konuşmalarına
yansır. Eğer böyleleri şu veya bu şekilde güç sahibi olurlarsa, toplum bundan
olumsuz olarak etkilenir.
Güç sahibi bir cahil, güç sahibi olmayan diğer cahilleri de
etkileyerek onları toplum için tehlikeli unsurlar haline getirir.
Bilgisiz insan çok kez, iyi-kötü, güzel-çirkin,
faydalı-faydasız, olumlu-olumsuz arasındaki farkı kavrayamadığı için hem
kendine hem de içinde yaşadığı topluma zarar verir.
Halk arasında “Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene, çünkü
cahil ne gelirse söyler diline” denir.
Cahil insan kendinin bile düşmanıdır. Bu yüzden onun başka
birisine dost olması olanaksızdır.
*
212
yılında Niksar’da doğan ünlü Piskopos Gregorius Thaumaturgos, o dönemde
Romalılar’ın hıristiyanlara çok ağır baskılar uygulamalarına karşın,
piskoposluk merkezini Niksar’da kurmuş, müridleri de yer altı tünel ve
katakomblarda gizli ayinler düzenlemişlerdir.
Karşıbağ’da o dönemden kalan tonoz kalıntılarını gün ışığına
çıkarmak için çalışmalar yapan belediyeye karşı “Biz Niksar’da çan sesi
istemiyoruz” diyerek karşı çıkmak ne kadar büyük –ve de gülünç- bir cehalet
örneği ise, o tonozlara bilimsel kazı kural ve ilkelerine uymadan iş
makineleriyle girmek de büyük bir cehalet örneğidir.
*
Bir ülke
için en büyük tehlike emperyalizmdir.
Emperyalist devletler, siyasal ve ekonomik olarak egemenlik
kurmaya çalıştıkları ülkelerin insanlarını cahilleştirmeye özen gösterirler.
Öncelikle o ülkede kendi dediklerini aynen yaşama geçirecek
kişiliksiz, cahil ve hain işbirlikçileri siyasi iktidar yaparlar.
O iktidar, o ülkedeki tüm kurumları “biat kültürü” ne uygun
hale getirir.
Böylece insanlar düşünce ve davranışlarını eleştirel aklın
gereklerine göre değil, kör dogmaların emirlerine göre yöneltmeye başlarlar.
Ve sonra, Büyük Ozanın dediği gibi, “gocuklu celep
kaldırınca sopasını” hemen sürüye katılıverirler.
Çünkü artık onlar insan değil, güdülmesi kolaylaşan birer
koyun haline gelmişlerdir.

Yorumlar
Yorum Gönder
Hakaret içeren ve düzgün Türkçe ile yazılmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.