Kürdistan ve MHP


Batı emperyalizminin yaklaşık yüz yılı aşkın bir süreden beri Ortadoğu’da bir Kürt Devleti kurma projesinin mevcudiyeti herkesçe malumdur. Bu proje günümüzde bir hayli mesafe almış durumda. Özellikle Irak’ın Kuzeyinde teşekkül ettirilen yapı, hızla bağımsız Kürt Devletine doğru ilerliyor. Devletleşmesi olası bu yapı, ileriki zamanda Suriye, Türkiye ve İran’dan da toprak kopararak “Büyük Kürdistan’a” tekâmül etmeyi hedeflemektedir.

Kimi siyaset sosyologlarına göre Kürtler, dünyadaki devletsiz en büyük etnik unsur olarak niteleniyor. Kürtler etnik kimlik bağlamında uluslaşmaya müsait asgari kültürel müşterekleri bulunan topluluklar olarak telakki edilmektedir. Aslında Kürt Devletinin dayanacağı toplumsal yapı ya da uluslaşması istenen ve adına “Kürt” denen topluluklar, “Kürt” üst adı altında toplanmak istenen birkaç etnik ve kabilesel unsurdan müteşekkildir. Bunlar; Kırmanç, Sorani, Gorani, Luri ve Zaza adlı gruplardır. Her biri birbiriyle anlaşamayacak derecede farklı diyalektler kullanan bu grupları Kırmanç veya Sorani diyalektiği altında birleştirme uğraşısı sürmektedir. Ancak bunun son derece zor olacağı da görülmektedir. Zira adı geçen grupların tümünün diyalektleri birleşemeyecek düzeyde birbirinden uzaktır. Bundan dolayıdır ki Zazalar, kendilerini, uluslaşması arzulanan Kürt adlı yapay toplumsal gruptan farklı ve müstakil bir halk hatta millet olarak görmektedirler. Zazaların ayrı bir millet olduğunu ileri süren Zazacılara karşı diğer Kürtçülerin kullandığı retorik şahsen beni bir hayli mütebessim etmektedir. Zira Kürtçüler, Zazacıları, “Kürt Milleti’ni” bölmekle yani bölücülükle suçlamaktadır. Bu noktada ne yalan söyleyeyim; Zazacıları desteklememek elde değil. Bu destek sadece Zazaların Kürt olmadıkları noktasındadır. Ama kanımca Zazalar müstakil bir millet değil büyük çoğunluğu özellikle de Alevi inançlı olanları, Türk / Türkmen kökenlidirler.

Kürt gruplar arasındaki en büyük ihtilaflardan biri de Kırmançça ve Soranice arasında süren üst ve ortak dil olma mücadelesidir. Kırmançça Türkiye’deki Kırmanç etnik unsuru tarafından ve PKK eliyle yayılmak istenmekteyken, Soranice Irak’ın Kuzeyindeki gruplarca öne çıkarılmaktadır. Barzani aşiretinin egemenliğindeki yönetsel yapı, Sorani diyalektiğini sözde bütün Kürt coğrafyasına teşmil etmeye çalışmakta ve bu amaçla televizyon, radyo, gazete ve dergiler yoluyla mücadele edilmektedir. Ayrıca Sorani diyalektiği bölgede, eğitim dili olarak okullara da hâkimdir.

Türkiye’de devlet eliyle TRT 6’dan yapılan yayınlarda ise temel olarak Kırmanç diyalektiği kullanılmaktadır. İstisnai birkaç programda ise Zaza diyalektiğine yer verilmektedir. Son olarak özellikle Barzani’nin de isteği doğrultusunda TRT 6’te Sorani diyalektiği de kullanılmaya başlandı. Anlayacağınız bir Türk Devleti olduğuna inandığımız Türkiye Cumhuriyeti Barzani aşiretiyle işbirliği halinde yapay bir “Kürt Milleti“ inşa etmeye çalışmaktadır. Bu noktada son olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarında Seçmeli Kürtçe dersleriyle Kürtlük bilincine destek çalışmasına yeni bir halka daha eklenmiş olmaktadır.

Gelinen aşamada artık emperyalistlerin de emsalsiz desteğiyle Kürtçülük hareketi kendisi açısından görkemli bir zafer kazanmış durumdadır. Bu, bizim için son derece trajik bir gelişmedir.

Artık milyonlarca hatta on milyonlarca insanımız duygu ve bilinç olarak bizden koparılmış ve Türk milletinin bir parçası olmak yerine ayrı bir millet olma bilincini sahiplenmiştir. Bu patolojik duygunun tedavisi ne derece mümkündür ve bu konuda Türk milliyetçileri ne yapmakla mükelleftirler? İşte bu husus, en yakıcı meselelerimizden biri olarak karşımızda durmaktadır.

Türk milliyetçileri, öncelikle Kürtleştirilmiş ya da Kürtleşmiş Türkmen aşiretlerini geri kazanmalı ve Türklüğe aidiyetlerini yeniden temin etmelidirler. Bu konuda kimsenin reddedemeyeceği tarihsel ve bilimsel vesikalar mevcuttur ve bu vesikalar derhal ilan edilmeli, özellikle de ilgili aşiretlerin önde gelenleri ve kanaat önderleri ile paylaşılmalıdır. Bu yolla Türkiye’deki Kürt nüfusun yaklaşık yüzde onunun Türklüğe iadesi mümkündür.

Ayrıca Zaza Alevilerin Kürtleştirilme sürecine müdahale edilmeli, Türkiye Alevilerinin büyük çoğunluğunu oluşturan Türkmen Alevileri ile Zaza Alevilerin, Alevilik ortak kimliği etrafında kenetlenmesi yoluyla Türkiye’ye ve milletimize aidiyetleri güçlendirilmelidir. Zaten Kürtçülerin yoğun faaliyetlerine rağmen Zaza Alevilerin büyük çoğunluğu Türk ve Türkmen kimliğine yakın durmaya devam etmektedirler. Kürtçe konuşan Alevilerin de önemli bir bölümü Kürtçülüğü reddetmekte ve Türkiye’ye aidiyet duygusuna bağlılıklarını sürdürmektedirler. Bunun daha da takviye edilmesi gerekmektedir. Bu noktada büyük şehirlerdeki cem evlerinin ve bu cem evlerinde yapılan cemlerin, Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevilerin Türkmen / Türk Alevileri ile entegrasyonuna büyük katkı sağladığını bir Alevi olarak gözlemlerime istinaden belirtmek isterim.

Sünni Zazalar arasında da Türk milliyetçiliği düşüncesi için siyasi zemin sanılandan daha güçlüdür. 1980 öncesi, Zaza nüfusun yoğun olduğu Bingöl’de belediye seçimlerini MHP’nin kazanmış olması, Zazaca konuşan yurttaşlarımızın Türklüğe mensubiyet duygularının düzeyi ve Türk milliyetçiliği düşüncesine yakınlıkları konusunda bir ipucudur. Bu hususun gereğince analiz edilerek üzerinde durulması ve bir siyasi faaliyet olarak gündeme alınması şarttır.

Yine Türk milliyetçileri Doğu ve Güneydoğu’daki Türk / Türkmen yerleşimleriyle yakından ilgilenmelidirler. Özellikle Güneydoğu’daki Türkmen köyleri ve Türkmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı il ve ilçelerde ( Bitlis’in Ahlat ilçesi, Van ve ilçelerindeki Türkmen köyleri, Ağrı, Ardahan, Iğdır, Urfa, Tunceli, Diyarbakır, Adıyaman, Muş, Bingöl ve Elazığ’ın Türkmen yerleşimleri) kültürel bir seferberlik halinde çalışmalıdırlar.

Tüm Türkiye’de Türkmen kimliği bilinci diriltilmelidir. Zira Türkmen kimliği Türkiye’de Tatar ve Azeri Türkleri ile birlikte Türk kimliğinin en önemli unsuru ve temelidir.

Türk milliyetçileri, hiçbir Kürtçü yapıyla temas halinde olmamalıdırlar. Tüm Kürtçü oluşumlar yok sayılmalıdır. BDP ve onun uzantısı dernek, vakıf, gazete, dergi, radyo ve televizyonlar her koşulda boykot edilmelidir. Bununla birlikte Türk milletine aidiyet duygusu devam eden Kürt kökenliler başta olmak üzere herkes ve her kurumla en üst düzeyde ve en yoğun bir biçimde ilişki halinde olunmalıdır.

Türk milliyetçileri TRT 6, Seçmeli Kürtçe dersi ve benzeri bölücü unsurları aralıksız bir şekilde protesto etmelidirler. MHP, bu konularda sessiz kalmamalıdır. Muhalefetini yeri göğü inletecek düzeye taşımalıdır.

Türk milliyetçilerinin siyasi partisi olan MHP, milliyetçileri her alanda örgütlemeli, Türklük mücadelesinin, siyasi çıkar, dinsel ve mezhepsel saplantı, ekonomik kaygı ve başka türden ikbal beklentisiyle gölgelenmesine izin vermemelidir.

Bu noktada çok önemli ve güncel bir konuya değinme gereği hissetmekteyim. MHP Genel Başkanı’nın beraberindeki bir heyetle Irak Türklüğüne yönelik yapmayı planladığı ziyaretin Irak’ın Kuzeyindeki Kürt oluşumuna Türk milliyetçileri nezdinde meşruiyet kazandırma hareketine dönüşebileceği yönündeki kimi görüşler, son günlerde sıkça dile getirilmektedir. Sayın Bahçeli ve beraberindeki heyetin, Türkmeneli bölgesine giderken sözde Kürdistan bölgesinden geçeceği ve pasaportuna Kürdistan damgasının vurulacağı, “Kürdistan’a Hoş Geldiniz” yazısıyla karşılanacağı iddia edilmektedir. Bu konuda MHP’li yöneticilerin gerekli önlemleri almayacaklarına ihtimal bile vermek istemiyorum. Zira böylesi bir gaflet, Türklük için de, Türk milliyetçileri için de tam bir felaket olacaktır.

MHP’nin Irak’a sözde Kürdistan bölgesini by pass edecek şekilde Bağdat üzerinden gitmesi böylesi bir tehlikeyi sanırım bertaraf edecektir. O vakit sözde Kürt yönetimi içinde kalan Erbil gibi Türkmen yerleşimlerine gidilememesi, sadece merkezi yönetimin kontrolündeki Kerkük, Musul ve Telafer gibi yerlere ulaşılabilmesi gibi bir sonuçla karşı karşıya kalınacaktır. Ama bu durumda bile Kürtlerin bir oyunuyla karşılaşmak mümkündür. Zira gerek Kerkük’te gerekse Musul’da Kürtlerin etkili uzantıları mevcuttur. Bu noktada Kerkük’ü bir Kürt valinin yönetmekte olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır.

Irak’ın Kuzeyindeki sözde Kürt yönetimine ilaveten kısa bir süre sonra Suriye’nin Kuzeyinde de bir Kürt yönetiminin teşekkül edeceği görülmektedir. Böylelikle müstakbel sözde Kürdistan’a bir parça daha kazandırılacaktır. Yani sözde Kürdistan genişlemekte, Türklük ve Türk milliyetçiliği ise maalesef bir tıkanıklık içinde bulunmaktadır. Bu tıkanıklığın süratle aşılması elzemdir. MHP, derhal kamuoyunun dikkatini Suriye Türkmenlerine yöneltmelidir. Suriye Türkmenlerinin ( Bayır Bucak Türkmenleri) hızla örgütlenmesi için seferber olunmalıdır. Irak’taki Kürtçülerin Türkmenleri boğması gibi Suriye’deki Kürtçülerinde Suriye Türkmenlerini ezmesine fırsat verilmemelidir. Her ne kadar coğrafi olarak Suriye Türkmenleri ile Suriye Kürtleri birbirlerine uzak iseler de Kürtçülerdeki ortak Türkmen düşmanlığının Suriye Türkmenlerine de uzanacağını öngörmemiz lazımdır. Ayrıca Suriye Türkmenlerinin hem Esad yanlılarının hem de Esad Muhalifi Sünni Arapçı grupların baskısından korunması gerekmektedir. Bunun için Suriye Türkmenlerine hemen silah ve para yardımı yapılmalı, örgütlenmelerine destek olunmalıdır.

Ülkemiz ve bölgemiz inanılmaz bir siyasi dinamizm içerisindedir. Bu dinamizmin daha da artacağı anlaşılmaktadır. Ne var ki bölgemizde ve ülkemizde yaşanan bu çetin gelişmeler karşısında hiç de anlaşılır olmayan bir atalet, Türk milliyetçilerini kuşatmış bulunmaktadır. Türk milliyetçileri, derhal silkinmeli ve rehavetten kurtulmalıdırlar.  Zira omuzlarımızdaki dava, Türklük gibi yüce ve kutsal bir davadır.

Bilelim ki, Türk Türk’ü korumazsa Tanrı da Türk’ü korumayacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahit Külebi Şiirinde Tokat ve Anadolu Motifleri-Hami Karslı

Bir Doğasever: FARUK SÜKAN

Unutulan Bir Katliam:Talkan ve Cürcan