Sendikacılar AB Zehrini Neden İçti?


AB fonlarından beslenmek ve eğitimlerinden geçmek için geçtiğimiz 10 yılda sendikalar yarışa girdiler. Üç kuruş para için koştular, onurlarını ayaklar altına aldılar. Birbirlerini AB’ye şikayet ettiler, ‘en iyi AB’ci biziz, diğeri TC’cidir’ diye.
‘İşçilerin haklarına nasıl sahip çıkılır bilmiyoruz, bizi adam edin’ diye, tarihlerine ve sınıfa sırt çevirdiler. Alman devleti ve istihbarat örgütünün devşirme kuruluşları olan Freidrich Ebert ve Konrad Adenauer vakıflarına kendilerini sundular. AB’ye kurbanlık koyun gibi uzattılar boyunlarını.
Yabancı para, Soros’un ayağına kapanmaya kadar götürdü bazılarını. Açık Toplum Enstitüsü’nden aldığı paraları ‘gururla’ raporlarına yazdılar.
Kendisini solda sayanı, muhafazakarı, benim param çok diyen kibirlisi, koskoca konfederasyonlar koştular bu zehirden içmeye.
AB bizim kurbanlıklarımızı emperyalizmin yerel uzantıları haline getirmeye çalıştı. Türk sendikacılık bilinci kökünden kazınmaya çalışıldı. AB parasıyla eğitimlerde verilen zehirler kitaplaştırıldı. Üstüne AB bayrakları basıldı. Sendikalarımız emperyalist AB’nin damgaladığı kitapları mal bulmuş gibi sevinerek dağıttılar. AB’nin misyonerleri bizimkilere şunları öğretti:
1-Bütün ülkeler, küresel köy etrafında birleşmiş, herkes birbiriyle ilişkili hale gelmiş, çıkarlar ortaklaşmıştır. Emperyalizme karşı mücadele etmek, ülkenizin ulusal çıkarlarını korumak şeklindeki sevdayı bırakın.
2- İşçiler ve sermayedarlar, artık çıkarları birbirine ters gruplar değildirler. Üretim bandının çeşitli kademesindeki görevlilerdir. Siz sınıf değilsiniz. Aslolan üretim ve zenginleşmedir, bandın işlemesidir. Sınıf mücadelesini bırakıp, sosyal diyaloğu esas alacaksınız.
AB bu beyin yıkama havuzlarını ETUC ile yönetti. Paralar onlar üzerinden aktarıldı. Eğitimlerde, AB bayrağı asılıyor, kitaplara AB bayrağının resmi basılıyordu.
İşçi Partisi’nin uyarılarına kulaklarını tıkadılar. Başta Sayın Yıldırım Koç olmak üzere AB iş dünyası uzmanlarının uyarılarını dikkate almadılar. ‘Size masal anlatıyorlar. Bunların masalı, sizi teslim almak içindir. Bunlar emperyalistlerdir, işçi sınıfını tasfiye etmeye ve ülkeyi teslim almaya çalışmaktalar’ şeklindeki sözler, önemli olmadı sendikacılara.
Sendikalar bu zehirleri üç kuruş para almak için yutadursun, AB rapor üstüne rapor yayınladı. Hükümetleri sıkıştırdı.
Devleti ekonomiden, eğitimden ve sağlıktan çekeceksiniz.
Devletin bütün görev ve yetkilerini il özel idarelerine ve belediyelere devredeceksiniz
Bütün kurumlarınızı satacaksınız.
Emeklilere çok para veriyorsunuz.
Mezarda emekliliği çıkaracaksınız.
Esnek çalışma kurallarını işleteceksiniz.
Kiralık işçi büroları kuracaksınız
Kamuda çok işçi var, tasfiye edeceksiniz.
Performans kriterini kamuya hakim kılacaksınız.
Sonuç olarak nereye geldik? Hastaneler özelleşiyor, doktorlar ayaklar altında diye, TTB ayakta.
‘Performansa hayır, devlet memurluğu tasfiye ediliyor’ diye KESK, T. Kamu-Sen ayakta.
Emekliler ayakta. ‘Taşerona hayır, özgür sendikacılık’ diye DİSK ayakta,
Türk-İş ağlıyor, ‘sendikacılık bitiyor, 650 bin sendikalıya düştük, her yer satıldı, işçiler köle yapılıyor ve kamuda işçi kalmadı’ diye.
Bu durum, Afrika’yı ele geçiren misyoner saldırısına benzemektedir. Afrikalı gözünü açtığında eline tutuşturulan İncil karşılığında bütün topraklarını ve madenlerini kaybettiğini görür.
Sendikalarımız bir an önce AB zehirlerini ve paralarını çöpe atmalı, vatanına sahip çıkan, işçi sınıfının örgütü olduklarını hatırlamalıdırlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahit Külebi Şiirinde Tokat ve Anadolu Motifleri-Hami Karslı

Bir Doğasever: FARUK SÜKAN

Unutulan Bir Katliam:Talkan ve Cürcan