Suriyeli Geçici Sığınmacılar
Ülke gündemini en çok meşgul eden konulardan biri de,
Suriye’de çıkan ayaklanma sonrası, Suriye kuvvetlerinden kaçarak sınırlarımıza
gelen yabancıların hukuki durumu ile siyasi iktidarca yapılan uygulamalar, AKP
İktidarı’nın hukuki konumu açısından tartışılmıyor.
Sığınma ya da eski adıyla iltica, bir kişinin uyruğunda
bulunduğu ülkenin ya da ikamet ettiği devletin ülkesini çeşitli baskılar ya da
ayrımcı yasal kovuşturmalar nedeniyle terk ederek, yabancı bir devletin
ülkesine, diplomasi temsilciliği ya da konsolosluk binalarına, savaş gemilerine
ya da devlet uçaklarına girmesini ve bu devletin korunmasını aramasını
belirtmektedir.
Ancak, sığınma olayı
yukarıda tarifini yaptığımız şeklin dışında, bir takım baskılardan ya da savaştan ve iç
çatışmalardan kaçarak, aynen “Körfez savaşı” sırasında Saddam Kuvvetlerinden
kaçarak Türkiye’ye gelen ıraklı Kürtler gibi, topluca sığınma biçiminde
gerçekleşir.
Bunun yanında ayrıca, baskı ve zulümden kaçanların bireysel
sığınma talep hakları vardır.
Türk hukukuna göre, mülteci sıfatı sadece “Avrupa’dan”
gelenler için kullanılabilinir. Zira, 94/6169
sayılı yönetmeliğin, Mülteciyi tarif eden 3. Maddesinde sadece
“Avrupa’da meydana gelen olaylar sebebiyle…..” diyerek, mülteci sıfatının
bunlara verilebileceğini coğrafi olarak tayin etmiştir.
Zira, mültecilik çok ayrı bir statüdür. Mülteciyi kabul eden
ülkeye ciddi yükümlülükler getiren bir hukuki konumdur.
Suriye’den hududumuz gelenler, mülteci değildirler, BUNLAR
GEÇİCİ SIĞINMA TALEP EDEN KİMSELERDİR.
Dikkatte edilirse devlette bunlara hiçbir zaman mülteci
sıfatını kullanmamaktadır.
Bugün Türkiye’de en çok tartışılan konulardan biri, Suriyeli
geçici sığınmacıların yerleştirildikleri bölgelerde huzursuzluk yarattıkları,
hatta zaman zaman suça karıştıkları yönünde gelen şikayetlerdir.
İlk yapılması gereken ancak ciddi bir şekilde yapılmadığı
ortaya çıkan husus bunların ASKERİ MAKAMLAR TARAFINDAN silahtan arındırılmaları
gerekirdi.
Ancak eli silahlı bazılarının resimlerinin basına yansıması,
akla iki soruyu getiriyor. Bunlardan ilki, geçici sığınmacılar huduttan içeriye
alınırken, mevzuatımıza uygun şekilde ya
silahtan arındırılmadılar, ya da kamplara yerleştirildikten sonra silah elde
etmelerine göz yumuldu.
Girişte silahtan arındırılmadılarsa bunun sorumluları hakkında
yasal işlem yapmak gerektiği gibi, bu yapılmadığı takdirde buna göz yuman
hükümet yetkilileri Anayasa’nın 92. Maddesini ihlal etmiş sayılırlar. Zira,
yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi
TBMM’nindir.
Böyle bir yetki de TBMM den alınmamıştır.
Eğer silahtan arındırılmış olmalarına rağmen, bunlar
sonradan , olayımızda Suriye’ye karşı düşmanca
faaliyette bulunmak üzere silahlandırılmışlar ve Suriyedeki iç
çatışmalarda kullanılıyorlarsa veya kullanılmalarına göz yumuluyorsa, bu faaliyet
TCK.’nın 304. Maddesinde tarifini bulan,
yabancı bir ülkeyi, ülkemize karşı savaş açmaya tahrik etme fiilini
oluşturur. Buna sebep olan siyasiler Yüce Divanda yargılanırlar.
Bu geçici sığınmacılardan Muharip yabancı ordu mensupları ve
diğer sivil geçici sığınmacılardan ayrılarak önce kimlik tespitleri yapılıp
ondan sonra ayrı kamplara yerleştirilirler.
Bunun nedeni muharip yabancı ordu mensuplarının sivillerden ayrı statüye tabi olmalarıdır;
zira bunların bulunduğu kamplardaki asayiş ve kontrolün temini ve buna dair
işlerin görülmesi ve yönetimi Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na göre Milli Savunma Bakanlığı tarafından
düzenlenmesi gerekmektedir.
Anlaşılıyor ki, AKP İktidarının halkın gözünden sakladığı
Apaydın kampında bu yasal zorunluluklara uyulmamaktadır.
Kendini Pargalı İbrahim zanneden Davutoğlu ve diğer ilgilere
anayasal suç işlemekte olduklarını hatırlatmakta fayda var.

Yorumlar
Yorum Gönder
Hakaret içeren ve düzgün Türkçe ile yazılmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.