Sendikal Güç Birliği Platformu’na Öneriler.
Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP), ilk
“Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı’nı 22-23 Eylül 2012 tarihinde,
Belediye-İş Sendikası’nın Kuşadası’ndaki tesislerinde yaptı. Toplantının
sonunda bir bildirge açıkladı. Bu sayfada bildirgenin geniş bir özetini
okuyabilirsiniz.
Sendikal Güç Birliği Platformu, Türk-İş’e bağlı
Basın-İş, Belediye-İş, Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Petrol-İş, Tek Gıda-İş,
Tez Koop-İş, Tümtis ve TGS’nin, 1 Temmuz 2011 tarihinde, “Demokratik,
mücadeleci ve güçlü yeni bir sendikal hareket için bir araya geldik, yola
çıkıyoruz” bildirgesiyle kuruluşunu ilan etmişti. Aradan bir yılı aşkın zaman
geçti.
“-Neoliberalizme karşı sınıfın birliği ve dayanışması,
-Ülkede, işyerinde ve sendikada demokrasi,
-Emek odağı oluşturmak ve güçlü bir temsil sağlamak,
-Emek güçlerini “sınıfsal çıkarlar” ekseninde
birleştirmek,
-Cesur, öncü ve mücadeleci bir sendikal hareket için
değişim”i, “İlke ve İlk Hedefler” olarak belirlemişlerdi
Tespitler ve hedefler doğru. Bunlar işçi sınıfının
özlemleri.
Hükümet şimdi, kıdem tazminatını kaldırmak, kiralık
işçi bürolarını esas kılmak ve esnek çalışmayı yaymak istiyor.
Sendikal hareketin bitmesi ve işçi sınıfının köle
yapılması demektir bu.
Cumhuriyet tarihinin en büyük saldırısı...
Peki, bu denli kapsamlı bir saldırı nasıl
engellenecek?
İşçi sınıfı top yekun ayağa kalkmadan saldırı nasıl
püskürtülecek?
Sendikaların işçiye sahip çıkması nasıl sağlanacak?
Soru bunlardır.
Cevap ise, 20 yıldır işçi sınıfımız neden hep
yenildiğinin sorgulanmasından çıkacaktır.
Destanlar da yazıldı. Seydişehir, SEKA, TEKEL,
TÜPRAŞ, destanları. Ve daha niceleri… Ama bu destanları -TEKEL direnişi hariç-
kim yazdı? Sadece o saldırıyı yaşayanlar.
20 yıldır işçi sınıfı neler kaybetti diye sıralamaya
kalksak, sayfalara sığmaz.
Sendikal hareket bugüne kadar neşteri kendisine
vurmadı, kendi kusurlarını ve yenilgideki kusurlarının payını görmezden geldi.
Bütün suç Hükümetlere atıldı.
Bırakalım ders almayı, Cumhuriyet tarihinin en büyük
saldırısı hazırlanırken, sendikal hareket de, tarihin en büyük aymazlığı
içinde?
Şapkayı öne koyma zamanıdır.
Sendikal Güç Birliği Platform’unun 1 yılı aşkın
zamanda yaşadıkları bile bunu gerekli kılmaktadır.
Ne olmuştu, hatırlayalım.
Sendikal Güç Birliği’nin ilkeleri, Türk-İş’in bütün
sendikalarında heyecan yaratmıştı. Türk-İş Kongresinde bu çok açık görülüyordu.
Ayrı liste çıkarmış, Türk-İş yönetimine talip olmuşlardı. Sendikal Güç Birliği’
adına yapılan bütün konuşmalar, neredeyse bütün delegelerin yüreklerine hitap
ediyor, vicdanlarına sesleniyordu. Genel Başkanların emrine göre hareket edilen
sendikaların delegelerinde bile, coşkuyla karşılanmıştı. Ağlayan delegeler
görmüştüm.
Ama, bir sendika, paranın saltanatıyla yönetiliyor
ise, delegelerin, Genel Başkan’ın emri dışında düşünmesi bile yasak ise, o
delegelerinin vicdanlarıyla buluşsanız bile, harekete geçirmeniz mümkün
değildir.
Nitekim öyle oldu. Sendikal Güç Birliği’nin delege
sayısı yetmediği için, vicdanlarıyla bağ kurulan diğer delegeler, paranın
egemenliğine, demokrasi dışı yönetime ve Hükümetin eteğindeki sendikacılığa
teslim oldular.
Sendikal Güç Birliği’nin, işçi sınıfından aradığı
desteği bulabilmesi için, hem işçi sınıfına saldırılara karşı kapsamlı mücadeleler
başlatması, hem de sendikal hareketteki bu çürümeleri tüm işçi sınıfının
tartışmasına açması gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder
Hakaret içeren ve düzgün Türkçe ile yazılmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.