Gizli Protokol
Sendikal hareket, gizli protokol ile çalkalanıyor.
20 Eylül 2012 günü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Başbakan Erdoğan’la toplantı yapıyor ve anlaşıyorlar.
Protokol basına sızıyor. Türk-İş’e bomba düşüyor. Mustafa Kumlu’nun “istifa etmesi gerektiğini” söylüyorlar. “Edecek” haberleri sızıyor.
Gazeteciler ve sendikacılar soruyorlar Kumlu’ya, “böyle bir metne imza attın mı, bu konularda anlaşma yaptın mı?”. Önce, “ iddialar gerçek değil, işçi hak ve özgürlüklerini geriye götüren bir metne imza atmamız eşyanın tabiatına aykırıdır” diyor. Sonra “hatırlamadığını” söylüyor, ardından, “imzalamış olabilirim” diyor.
Hak-İş Genel Başkanı ise olayı doğruluyor. “O gün, Başbakan ile yaptığımız görüşmede, bir protokol imzalandı. Protokolde, uzlaşılamayan maddelerin Meclis’te görüşülerek sonuçlandırılması konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na yetki verildi. İkinci bir uzlaşma da Meclis’in ivedilikli olarak görüşmesiydi.
Protokolde 6 madde var ama bunların çözümü için Bakana yetki verilmesi yönünde bir protokol var. Protokol, tarafların üzerinde uzlaşamadığı konularda, yani 3 ay yüzde sıfır baraj olması, 30 kişinin altında çalışanı olan işyerlerinde düzenleme yapılması, işyerlerinin önünde çadır kurulmaması gibi taleplerin çözümü için Bakan Faruk Çelik’e yetki verilmesini içeriyor.”
Olay bu.
Türk-İş ve Hak-İş Konfederasyonlarının Başkanları, sendikalarından ve işçilerden gizli görüşüp anlaşıyorlar. Hatta iddiaya göre, gece saat 01.00’de, Kumlu yatağından kaldırılıp Başbakanlığa getirilmiş.
Haber sızıncaya kadar, konfederasyonlardan, sendikalardan ve işçilerden saklıyorlar. Üstünde durulması gereken birinci vehamet budur. Görüşmeler, yetkili organlarda paylaşılır. Ne yapılacağına organ karar verir. Bazen, sadece organ kararı da yetmez, işçinin rızasının alınması gerekir. İşçi lideri gizli görüşme yapamaz.
Daha vahimi ise, üzerinde anlaşma yapılan konular, işçi sınıfının aleyhinedir. Türk-İş Konfederasyonunun çıkarlarına zarar vermektedir.
4857 sayılı yasa ile, 30 kişinin altında işçinin çalıştığı işyerlerindeki çalışanlara iş güvencesi verilmemişti. İşte atılan, işe iade davası açamıyordu. Protokolle bu kesime bir darbe daha vurulmuş. Sendikal faaliyet sebebiyle işten atılırsa, sendikal tazminat alamayacak. Protokol, bu kesime sendikalaşmayı imkansız hale getirmekte, fiilen yasaklanmaktadır.
Protokolde, Türk-İş’in üyelerini ellerinden almak için kurulan sendikalara büyük destekler de sağlanıyor.
İşkolu barajı, istatistiklerin açıklanmasının beklendiği üç aya kadar, yüzde sıfır olacakmış . Böylece, barajı aşamayan Hak-İş’e bağlı Öz Büro-İş ve Medya-İş, yetkili sendika olabilecek, toplu sözleşme imzalayabilecekler. Birisi bu.
Sendika kurmak için o iş kolunda çalışma zorunluluğu da kaldırılacak. Hak-İş’e bağlı Öz Orman-İş’in kurucuları, o işkolunda çalışmadığı için, mahkeme bu sendikanın faaliyetini durdurdu. Protokol, yasayı ve mahkeme kararı çiğnenerek Hak-İş’e bağlı sendika kurtarıyor.
Toplu İş İlişkileri yasa tasarısı kesinleşse bile, üyelik ve istifada noter şartı 1 yıl sonra kaldırılacakmış. Bu ise, parasal olanakları zayıf olan, DİSK’e bağlı sendikaların güçlenmesinin önüne geçmek için...
Protokol, grev çadırı kurmayı da yasaklıyor. İşveren örgütlerinin arzusu... Hak-İş ve Mustafa Kumlu bu arzuya teslim olmuşlar.
Neresinden bakarsan bak, ihanet sözleşmesidir bu.
İşçi sınıfına, Türk-İş’e bağlı sendikalara ve sendikal ahlaka ihanettir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Hakaret içeren ve düzgün Türkçe ile yazılmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.